Anasayfa > Haber > Semendel Yayınları, satış ağını genişletti > ‘Küçük Sözler’in Suhuf-i İbrâhîm'den alındığını biliyor muydunuz?
‘Küçük Sözler’in Suhuf-i İbrâhîm'den alındığını biliyor muydunuz?
-
İlgili Haberler
Tahşiye Yayınları, Risâle-i Nûr Külliyyâtını aslına uygun olarak basmaya başladı. Bu çalışmanın ilk adımı olarak, Bedîuzzamân Saîd Nursî Hazretlerinin kendi eliyle yazdığı Küçük Sözler’i, Kur’ân harfleri ve Latinceye çevrilmiş sayfalar halinde yayınladı.
Birinci Söz’den itibaren toplam sekiz sözün yer aldığı kitabın sol sayfalarında Üstad Hazretlerinin kendi el yazısı ile yazdığı orijinal metin, sağ sayfalarında ise aynı metnin bugünkü Latince harflerle okunuşu yer alıyor. Çok zor şartlar altında yazıldığı anlaşılan kitap hakkında Saîd Nursî şu ifadeleri kullanıyor:
“Şu Küçük Sözler’i bidâyette müsvedde olarak kendim ve kendi müşevveş hattımla yazmaya mecbûr oldum. Çünki o vakit herkes benden çekiniyorlardı.”
Her bir “Söz”e “temsîlî hikâyecik” ile başlayan Bedîuzzamân, ilerleyen sayfalarda hikâyecikte geçen şahıs ve mekânların, gerçek hayatta nelere mukabil geldiğini anlatıyor. Kitabın fihristinde “Suhuf-i İbrâhîmiyyede aslı bulunan” tabiri ile Küçük Sözler’de vurgulanan hakikatlerin, vahy merkezli olduğunu da kaydeden Üstâd Hazretleri, kullandığı temsîlî hikâyecikler konusunda şu îzâhı yapıyor:
“Elli-altmış risaleler (şimdi yüz otuzdur) öyle bir tarzda ihsan edilmiş ki; değil benim gibi az düşünen ve zuhûrâta tebaiyyet eden ve tedkîke vakit bulamayan bir insanın; belki büyük zekâlardan mürekkeb bir ehl-i tedkîkin sa'y ü gayretiyle yapılmayan bir tarzda te'lîfleri, doğrudan doğruya bir eser-i inâyet olduklarını gösteriyor. Çünki bütün bu risalelerde, bütün derin hakáik, temsîlât vasıtasıyla, en âmî ve ümmî olanlara kadar ders veriliyor. Halbuki o hakáikin çoğunu büyük âlimler ‘tefhîm edilmez’ deyip, değil avâma, belki havâssa da bildiremiyorlar.” (Mektûbat, 28. Mektûb, 7. Mes’ele)
Risâle-i Nûr’un aslını neşir hizmeti
Kur’ân okumanın, öğrenmenin ve öğretmenin tamamen yasaklandığı; Kur’an harfleri ile yazı yazmanın, kanun çıkartılarak suç sayıldığı 1920’li yılların sonlarından itibaren, Risâle-i Nur eserlerini te’lif etmeye başlayan Saîd Nursî, vefâtına kadar çok çileli geçen ömründe, eserlerini binbir zorluk içinde Kur’ân hattıyla yazdırarak çoğalttırmıştı.
Uzun yılların ardından, önce teksir makinesi, sonra matbaa imkânları ile çoğaltılan Risale-i Nur eserleri, geniş bir okuyucu kitlesinin rağbetine mazhar oldu. 1960 yılında vefat eden Bediüzzaman’a ait Risale-i Nur Külliyyatı, vefâtından önceki yıllarda ve vefâtından sonraki 61 sene içinde, Kur’an harfleri ve Latince yazıyla, muhtelif nüshalar halinde çoğaltılarak ümmetin istifadesine sunuldu.
Neşriyat hizmetleri çeşitli sebeplerle tek bir merkez ve kifâyetli ilmî bir heyet tarafından yürütülemediği için, külliyyata ait olduğu söylenen bazı kitaplarda birtakım noksanlıklar, tashîh hataları, ilmî tenâkuzlar, mânâ ve mantık bozuklukları, hatta İslâm itikadına ilişen ibareler de yer aldı.
Üstâd Hazretlerinin “zındıka komitesi” dediği, kökü ecnebi diyarında bir ifsâd cereyanının da müdahalelerine maruz kalan Risale-i Nur Külliyyâtının; orijinalinden farklı ekleme ve çıkarmalardan temyîz edilerek, bütün sâfiyetiyle ümmetin istifadesine sunulması bekleniyor.