Yirmi Dokuzuncu Söz ve Şerhi
Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî
-
Keşfü’l-Envâr Külliyyâtı
- Tesettür Risalesi'nin Şerhi
- Yirmi Altıncı Söz'ün Zeyli ve Hàtimesi'nin Şerhi ile Beşinci Mektûb'un Şerhi
- On Birinci Söz'ün Şerhi
- Dokuzuncu Söz'ün Şerhi
- Ene Risâlesi'nin Şerhi
- İkinci İşâret’in Şerhi
- Kader Risâlesi Şerhi (Genişletilmiş Yeni Baskı)
- Yirmi Üçüncü Lem‘a, Tabîat Risâlesi’nin Şerhi
- On Dördüncü Lem‘a’nın İkinci Makámı’nın Şerhi
- Münâzarât'ın Şerhi
- Haşir Risâlesi’nin Şerhi
- Hüve Nüktesi ve Şerhi
- Yirmi Dokuzuncu Söz ve Şerhi
- Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (1. Cild)
- Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (2. Cild)
- Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (3. Cild)
- Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (4. Cild)
- Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (5. Cild)
- Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (6. Cild)
- Yirmi Yedinci Mektûb (Bir Kısım)
- İkinci Şuá‘ın Şerhi
- Yirmi Dördüncü Mektûb ve Şerhi
- Telvîhát-ı Tis’a Risâlesi Şerhi
-
Rumûzu’l-Kur’ân Külliyyâtı
- Rumûzu’l-Kur’ân (1-5)
- Mir’âtü'l-Cihâd
- İ‘câzu’l-Kur’ân
- Dokuzuncu Şuá‘ın Dokuz Álî Makámı
- Kitâbu’z-Zekât
- Rahmân Sûresi’nin Tefsîri
- Nüzûl-i Ísâ (as)
- Yirmi Beşinci Mektûb, Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri (1. Cild)
- Yirmi Beşinci Mektûb, Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri (2. Cild)
- Yirmi Beşinci Mektûb, Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri (3. Cild)
- Külliyyât-ı Hulûsıyye
-
Muhtelif Eserler
dîkín keşif ve kerâmetlerine i‘timâd ve istinâd ederek, haşrin
vukú‘ bulacağını isbât ediyor.
Dördüncüsü: Şu
kâinât, bütün âyât-ı tekvîniyyesiyle haşrin vukú‘ bulacağını
ihtár ediyor.
Müellif (ra), haşrin mezkûr delîllerini “Sözler”
adlı eserinde şöyle îzáh etmektedir:
“Evet, nass-ı hadîs ile,
nev-ı beşerin en mümtâz şahsıyyetleri
olan yüz yirmi dört bin enbiyânın icmâ‘ ve
tevâtür ile kısmen şuhûda
ve kısmen hakka’l-yakíne istinâden, müttefikan âhiretin vücûdundan ve
insânların oraya sevk edileceğinden ve bu
kâinât Hálık’ının kat‘í va‘d ettiği âhireti
getireceğinden haber verdikleri gibi; ve onların
verdikleri haberi keşif ve şuhûd
ile ilme’l-yakín súretinde tasdîk eden yüz yirmi dört milyon evliyânın o
âhiretin vücûduna şehâdetleriyle
ve bu kâinâtın Sáni-ı Hakîm’inin bütün esmâsı bu
dünyâda gösterdikleri cilveleriyle bir Álem-i
Beká’yı bi’l-bedâhe iktizá ettiklerinden yine âhiretin vücûduna
delâletiyle; ve her sene bahârda rû-yi zemînde ayakta duran hadd ü hesâba
gelmez ölmüş ağaçların cenâzelerini emr-i kün
feyekûn ile ihyâ edip ba’s-ü ba’de-l mevte mazhar eden ve haşir
ve neşrin yüz binler nümûnesi olarak
nebâtât táifelerinden ve hayvânât milletlerinden üç yüz bin nev‘leri haşir
ve neşreden hadsiz bir kudret-i ezeliyye ve hesâbsız ve
isrâfsız bir hikmet-i ebediyye ve rızka muhtâc
bütün zî-rûhları kemâl-i şefkatle gáyet hárika bir
tarzda iáşe ettiren ve her bahârda az bir zamânda hadd ü hesâba gelmez envâ-ı zînet ve mehâsini gösteren bir rahmet-i bâkıyye
ve bir inâyet-i dâime, bi’l-bedâhe âhiretin vücûdunu istilzâm ile; ve şu
kâinâtın en mükemmel meyvesi ve Hálık-ı Kâinât’ın en sevdiği
masnûu ve kâinâtın mevcûdâtıyla
en ziyâde alâkadâr olan insândaki şedîd,
sarsılmaz, dâimî olan ‘aşk-ı beká’ ve ‘şevk-ı ebediyyet’ ve ‘âmâl-i sermediyyet’ bi’l-bedâhe işâreti
ve delâletiyle; bu Álem-i Fânî’den
sonra bir Álem-i Bâkí
ve
bir dâr-ı âhiret
ve bir dâr-ı saádet bulunduğunu o derece kat‘í bir
súrette isbât ederler ki: Dünyânın vücûdu
kadar, bi’l-bedâhe âhiretin vücûdunu kabûl etmeyi istilzâm ederler.”