Ene Risâlesi'nin Şerhi
Muhammed Doğan (Molla Muhammed el-Kersî)
- 
								
									
										
											
										
										
											
										 Keşfü’l-Envâr Külliyyâtı									
								
								
- Tesettür Risalesi'nin Şerhi
 - Yirmi Altıncı Söz'ün Zeyli ve Hàtimesi'nin Şerhi ile Beşinci Mektûb'un Şerhi
 - On Birinci Söz'ün Şerhi
 - Dokuzuncu Söz'ün Şerhi
 - Ene Risâlesi'nin Şerhi
 - İkinci İşâret’in Şerhi
 - Kader Risâlesi Şerhi (Genişletilmiş Yeni Baskı)
 - Yirmi Üçüncü Lem‘a, Tabîat Risâlesi’nin Şerhi
 - On Dördüncü Lem‘a’nın İkinci Makámı’nın Şerhi
 - Münâzarât'ın Şerhi
 - Haşir Risâlesi’nin Şerhi
 - Hüve Nüktesi ve Şerhi
 - Yirmi Dokuzuncu Söz ve Şerhi
 - Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (1. Cild)
 - Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (2. Cild)
 - Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (3. Cild)
 - Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (4. Cild)
 - Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (5. Cild)
 - Arabî İşârâtü’l-İ‘câz Meâl ve Şerhi (6. Cild)
 - Yirmi Yedinci Mektûb (Bir Kısım)
 - İkinci Şuá‘ın Şerhi
 - Yirmi Dördüncü Mektûb ve Şerhi
 - Telvîhát-ı Tis’a Risâlesi Şerhi
 
 - 
								
									
										
											
										
										
											
										 Rumûzu’l-Kur’ân Külliyyâtı									
								
								
- Rumûzu’l-Kur’ân (1-5)
 - Mir’âtü'l-Cihâd
 - İ‘câzu’l-Kur’ân
 - Dokuzuncu Şuá‘ın Dokuz Álî Makámı
 - Kitâbu’z-Zekât
 - Rahmân Sûresi’nin Tefsîri
 - Nüzûl-i Ísâ (as)
 - Yirmi Beşinci Mektûb, Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri (1. Cild)
 - Yirmi Beşinci Mektûb, Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri (2. Cild)
 - Yirmi Beşinci Mektûb, Yâsîn Sûresi’nin Tefsîri (3. Cild)
 
 - Külliyyât-ı Hulûsıyye
 - 
								
									
										
											
										
										
											
										 Muhtelif Eserler									
								
								
 
لَاتُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ
الْاَبْصَارَ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ 
“Hîç bir
göz, O’nun Zâtının
mâhiyyetini ihâta ve idrâk edemez. Hâlbuki, O, bütün gözleri ihâta eder. O
Latíf’dir; gözler O’nu idrâk etmez. Habîr’dir; O, gözleri idrâk eder.” [26] 
Bundan dolayıdır ki; Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân, evvelâ âsârı
nazara veriyor. Sonra âsâr üzerinde tecellî eden ef‘ál, esmâ ve sıfât-ı İlâhiyyeyi
isbât ediyor. Zât-ı Akdes-i İlâhiyyeyi
doğrudan doğruya
nazara vermiyor. Resûl-i Ekrem (sav) de, Elláh’ın
Zâtını düşünmemizi nehy etmiş,
kâinâtta tecellî eden ef‘ál, esmâ ve sıfât-ı İlâhiyyeyi tefekkür etmemizi bir çok
hadîslerinde emr etmiştir. Şöyle
ki:
تَفَكَّرُوا ف۪ى اٰلٰاءِ اللّٰهِ وَ لَا تَفَكَّرُوا فِى
ا للّٰهِ “
Zîrâ, Cenâb-ı Hak, ancak kâinâttaki âsârıyla
ve o âsâr üzerinde tecellî eden ef‘ál, esmâ ve sıfâtlarıyla tanınabilir. 
Hulâsa: Ne dünyâda, ne âhirette, ne mahşerde, peygamberler dâhıl hîç kimse, o Zât-ı Zü’l-Celâl’in künh-i mâhiyyetini bilemez. Resûl-i Ekrem (sav), Mi‘râc gecesinde Zât-ı Zü’l-Celâl’i görmüştür. Ancak, Zât’ının künh-i mâhiyyetini anlayamamıştır. Müellif (ra), Mi‘râc’ın meyvelerinin birincisinde
Lügat: peygamber, tefekkür, birinc, âhiret, âhire