بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Çok dikkatli Risâle-i Nûr’un avukatı kardeşimiz Ahmed Feyzi’nin “Mehdî hâdisesi”ni Risâle-i Nûr dâiresi içinde çokça medâr-ı bahsetmesi, ehl-i dünyânın evhâmını tahrîke sebeb olabilir. Çünkü, “Mehdî ma‘nâsında bir siyâset dahi bulunuyor” diye eskiden beri fikirlerde yerleşmiş. Risâle-i Nûr, bu mes’eleyi halletmiştir. “Âhirzamândaki büyük Mehdî’den başka çok Mehdî’ler gelmiş geçmiştir” diye Risâle-i Nûr isbât etmiştir. Rivâyetlerin muhtelif olması, bu noktadan ileri geliyor.

Bu zamân şahıs zamânı olmadığından, o ehemmiyyetli unvânlar şahıslara verilmez. Hem Risâle-i Nûr’a da siyâset ma‘nâsını taşıyan o unvânı vermemek münâsibdir. Müceddidiyyet kâfîdir. Çendân hakíkat noktasında âhirzamânda gelecek büyük Mehdî, siyâseti tam dîn-dâr Ísevîlere bırakıp, yalnız İslâmiyyet hakíkatlerini isbâta, izhâra, icrâya çalışır.[1] Bu nokta-i nazardan Risâle-i Nûr, o Zât-ı Mübârek’in veyâhúd onun cemâat-ı nûrâniyyesinin şahs-ı ma‘nevîsinin çok vazífelerinden en ehemmiyyetli vazífesi olan hakáik-ı îmâniyyenin isbât ve neşrini tam yapıyor. Fakat, bu evhâmlı ve bahâneler arayan ve her şeyi siyâset noktasından düşünen adamlara karşı bu Mehdî unvânını Risâle-i Nûr’a vermek, Risâle-i Nûr’un ihlâs sırrına ve dünyâya tenezzül etmemesine muvâfık olmaz.

Evet, Risâle-i Nûr’daki sırr-ı ihlâs yüzde doksan ihtimâl ile de olsa o makáma tálib olmamaklığı iktizá ediyor. 

Lügat: nokta-i nazar, ehl-i dünyâ, tenezzül, dikkat, hâdise, hâdis, sinin, âmiyy